Lüzumundan Fazla…

turgut-uyar3-1920x1080Evet önümüz bahardır biliyorum
Leylaklar açacak biliyorum
Kiraz da çıkacak yakında
İyi şeyler söylemek de gerek biliyorum
Sevgilim güzelim bir tanem biliyorum da
Şimdilik bağışla”

Turgut Uyar

Azı karar çoğu zarar demiş ya büyüklerimiz, hayatımda neler olmuş acaba diye düşündüm “lüzumundan fazla”… Yaşadığım yerlerden keyif almaya gayret ediyorum ama kimisi der ki bulunduğum coğrafyalara göre mutluluğum biraz lüzumundan fazla… Haksız da değiller aslında, öyle günlerde yaşıyoruz ki güne uyandığımızda başımıza gelecek iyi şeyler, bu coğrafyanın yaşadığı acılardan ötürü hep lüzumundan biraz fazla…

nemrutta-gundogumu-ve-ataturk-baraj-goluEpey gün doğumu görmüşlüğüm var “beklenen yaşam ömrü”nün ortalarına yaklaştığım hayatımda… Güneşin bir gece boyu konakladığı sırtların arkasından, saklambaçta saklanmayı becerememiş çocuk edasıyla ağır ağır süzülerek çıkışına çok kez şahit oldum. Bazı üniversite bölümleri vardır daha fazla çalışılması gereken. Her bölümün vize ve final haftaları biraz sancılıdır ama kimi bölümler vardır ki çalışmaya günler, haftalar öncesinden başlarsın… Yine de yetişmez hazırlık safhası… Yelkovan akrebi kovalar, derken gecenin sessizliğini bozar bir saba makamı… Şimdi aklıma geldi lüzumundan fazla mı tartışılır ama yaşıma göre hatırı sayılır sayıda sabah ezanı dinlemişliğim de var. Yaşıma göre diyorum malum bizim kültürün ibadet maratonu ölüm kendini hatırlatmadığı sürece başlamaz. Gerçi bu günlerde ölümün kendini hatırlatması için gerek kalmıyor dördüncü dekattan gün almaya… O artık aramızda, her durakta, telefonlarımızın felaket tellalı son dakika sayfalarında…

olum_1948Ölüm demişken, yaşıma göre fazla ölü gördüm. Bizzat dokunarak soğukluğunu her bir zerremde hissettim. Öyle morgun yapay soğukluğu değil söylemek istediğim, yavaş yavaş soğuması bir ölünün… Gözünün ferinin, gözümün içine baka baka solmasından bahsediyorum. Ölümlülüğümü suratıma tokat gibi vuran, benim bulunduğum tarafta geçirdiği son bir kaç dakikaya şahitlik etmenin içimde yarattığı garip duyguyu, hani huzursuzluktan huzura geçen tarifsiz dinginliği anlatmaya çalışıyorum. Umarım bu dediğimi tam anlayacak kadar tanıklık etmemişsindir, o zamanın kendini askıya aldığı ölüm anına. Eğer ettiysen de tekrar hatırlattığım için beni bağışla…

gün doğumuHayatımı kazanmak için yaptığım mesleğin bir parçası bu anlar, farkındayım. Ya elimin tetikte olduğu, karanlıkta bilinmeze giderken iç sesimle dertleştiğim zifiri gecelerin sabahında duydum ezan sesini ya da elimde kalem, önümde boyumca fosforlu ile çizilmiş fotokopi notlarının içinde kaybolduğum odamın penceresinden sızan karanlığın bitiminde… Ya buz gibi bir şark yükseltisinin yamacında, silüet vermemek için ağır ağır yolu uzatırken bir telsiz hışırtısı ile karışık aldığım o soğuk sesle koştum ölümüne yakın bir gencin yanına ya da siyah pelerin altında kanepede sabahladığım bir nöbetin sabaha yakın kısmında çalan telefon sonrası şahitlik ettim aynı soğuklukta başka bir sesle başka bir gencin hem canlı hem ölü anına… Ne düşünürsün bilmem ama bu yaşta bu kadar sabah ezanı, bu kadar ölü, doktor ve/veya asker de olsan zannımca biraz lüzumundan fazla…

liseCıvıl cıvıl lise arkadaşlarını düşünmeni istiyorum. Romantik girişlerle, yaşadığım acının yarattığı tahribatı senin de hissedebilme kabiliyetini arttırma gayretinde değilim. Sen bilirsin işte lise arkadaşının ne demek olduğunu… Hayatında ne anlara tanıklık ettiklerini hatırlatmama gerek var mı? Ailene bile anlatamadıklarına ev sahipliği yapan, ilk parfüm otlanışların, ilk yasak delme çabalarına yardım ve yataklık eden, senin en katıksız halini bilen ve hayatının hangi safhasında karşılaşırsan karşılaş aynı heyecan ve ergen duygularla ortak jargona geçtiğin, can kardeşlerin… Senin hiç lise arkadaşın öldü mü canım kardeşim… Benim öldü hem de lüzumundan fazla… Her haberleri açışımda acaba yine mi diyorum… Ölenin tanıdıklarımdan biri olmadığını anladığımdaki mutluluğumdan utandığım anları tarif etmem zor. Ama benim lise arkadaşlarım ölüyor ve korkarım ölmeye devam edecek… Ve gülen fotoğraflarının altına yakışmayan acı yüklü cümlelerle sosyal medya hesaplarından öğrenmeye devam edeceğim bu sefer hangi can kardeşimin bu dünyadan göçüp gittiğini…

kirazDemem o ki fırsatın olduğu her an daha çok sev, daha mutlu ol ve utanma bunu paylaşmaktan… Acının böylesine fütursuzca üzerimize geldiği bu günlerde hiçbir mutluluk senin için az değil bu dünyada… “İyi şeyler söylemek, yaşamak lazım… Kirazlar da birazdan çıkacak…” Her giden bağışlıyor seni gözün orada kalmasın… Bu karamsarlık, bu üzerine serpilmiş ölü toprağı, ve hepsinden mühimi mutlu anlarına karşı olan kırgınlığın… Sanki biraz “lüzumundan fazla”…

Yorum bırakın