Adaya geldiğimden beri çalıştığım kurumun ailelerinin katılımı ile 15 günde bir söyleşiler yapmaya çalışıyoruz. Bir sonraki söyleşinin konusunu son söyleşiye katılanlar belirliyor. Kadın ve erkek farklılıklarını anlattığımız söyleşi sonunda bir kadın katılımcımızdan mesafeli ilişkiler ile ilgili konuşmamız önerisi geldi. Ülkemizin durumundan dolayı sürekli görevlendirmeler ile ayrı kalan dağınık aileler mevcuttu. Erkek bireyler ülkenin doğusunda güç yaşam koşulları ile mücadele ederken, ailenin kadınları ise ikiye katlanan sorumluluklar ve yönetmek zorunda kaldıkları aile krizleri altında bunalmaktaydı. Söyleşiyi hazırlarken farkettim ki bu çok yaygın bir problem artık ülkemde.
Memuriyetin tartışmalı personel hakları yönetimi sonrası, ayrı illerde iki farklı çatı altından yönetilmeye çalışan ailelerle doluyuz. Farklı illere atanan öğretmenler, mecburi hizmet yükümlüsü doktorlar, kariyer uğruna uluslararası sulara çekilen dağınık akademisyen aileleri, vatani görev mağdurları, uzak şantiyelerde üç dört aya varan görevlendirmelerle çalışan mühendisler, uzun yol kaptanları vs… Sosyokültürel anlamda her kesime ait artık normal kabul ettiğimiz bir durum mesafeli ilişkiler… Genetik olarak da yatkınız aslında bu tip ilişkilere… Mevsimlik işçiler, büyükşehirlere ailesini bırakarak gelenler, alamancılar ve daha nicelerinin olduğu aileler var geçmişimizde. Ne değişti derseniz artık iletişim metotları arttı. Postacı yolu gözlenen ve ayda yılda bir sadece sağlığından haberdar olmaya çalıştığımız zamanlar çok geride kaldı. Artık kopuk yaşanan aile hayatlarımızdan günlük olarak haberdar olmaya gayret ediyoruz.

Hane birliğini sağlayamadığımız evliliklerimiz, “evli” kelimesinin paradoksunda ziyan olurken, bu durumu hafifletmek adına neler yapabiliriz dersiniz. Bunu konuşabilmek için evlilik dediğimizde aklımıza tek kelime ile ne geldiğine göz atmak gerekir. Benim katılımcılarım, sevgi dedi ben koşulsuz kelimesini müsaade isteyerek başına ekledim. Kadın katılımcılarımız “ilgi” dediler, anlayış, saygı, kabul (ben yine başına müsaade isteyerek koşulsuz ibaresini ekledim.), sabır diyenlerimiz oldu. Hatta uzun uzun sabretmek ile katlanmak arasındaki farkı tartıştık. Güven olmazsa olmazlar arasındadır diyenler tamamına yakındı. Evliliğin içinde olmazsa olmaz bu saydıklarımızdan kaçı için arada mesafe olmaması gerekir? En uzun mesafe sırt sırta dönmüş iki sevgili arasındaki mesafedir derler, koca bir dünya vardır aslında arada. Mesafelere rağmen yüzyüze bakar kalabilmenin yollarını arayalım dilerseniz. Geneli soyut olan bu kavramların somut karşılıklarını aramakla başlamalıyız önce. Yazının bundan sonrası tavsiye niteliğindedir. Bazı internet sitelerinin kullandığı liste formatına geçmemek için biraz çaba harcasam da sonu konusunda yine de garantide bulunamıyorum, mazur görün.
Ortak şeyler yapın. Aynı anda aynı diziyi izleyin mesela. Diziler artık hepimiz için ortak kabul edilebilecek kaliteli zaman araçları. Artık her dizinin internet üzerinden tüm sezonlarına ulaşılabiliyor. Yerli nostaljik diziler, tüm dünyanın aynı zamanda takip etmeye çalıştığı yüksek bütçeli güncel diziler, ya da şu an ulusal kanallarımızda olan diziler. Bu faaliyetin en önemli yanı karşı tarafla mesafelere rağmen ortak faaliyet yapabilmek ve bundan daha da önemlisi sonrasındaki konuşmalarda ortak konuların devamlılığını sağlayabilmek. Çünkü canım kardeşim bir süre sonra bakıyorsun ki tüm konuşmalar rutinin içinde bunalıyor, sadece mevcut uzak yaşantılarımızın ne kadar zor olduğu ve kimin hayatının daha büyük zorluklar içinde olduğunun ıspatına hizmet ediyor.

Daha önceki bir yazımda, banyo olayına ne kadar çok önem verdiğimi biliyorsunuz. Evli çiftler fırsat bulduklarında mutlaka beraber banyoda vakit geçirmeliler. Arada mesafeler olduğunda aynı anda aynı yerde bulunmak hayalgücünüzü canlı tutmaya katkı sağlayacaktır. Çiftlerin birazdan banyo
yapacaklarını söyleyerek ara verdikleri telefon konuşmaları aradaki özlemi arttırdığı gibi, hayal dünyasındaki beraberliklerinin devam etmesini sağlayacaktır.
Ertesi gün eşinizin neler yapacağı ile ilgili fikir sahibi olun. Ve akşamında bu faaliyetle ilgili çok ufak sorular sorun. Hala gündelik hayatından da haberdar olma arzusunda olduğunuzu hissettirin. Bu konuşmalardaki dozun hesap sorma formuna geçmediğinden emin olun. Hesap soruluyor olmak rahatsız edici de olsa emin ol canım kardeşim önemsenilmiyor olmaya tercih edilebilir.
Eşinize ait olan bir sorumluluğu, kilometrelerce uzaktan onun üzerinden kaldırmak tabi ki çok değerli olacaktır. Ona ait bir faturayı uzaktan ödemek ya da onunla aynı coğrafyadaki bir arkadaşınızdan sizin adınıza onun bir sorumluluğunun hafiflemesine katkıda bulunmasını istemek ilginin somuta dönüşen hali olması açısından bence çok değerli.
Empati yapmak çok önemli ama daha da önemlisi bunu karşı tarafa aktarmak. Empatinin en sevdiğim tanımı; “karşınızdakinin haklılığını anlamak.” Sizle aynı düşünmese de haklı bir tarafı olabileceğini aklınızdan çıkarmamak. İngilizler “onun ayakkabıları ile yürümek” diye bir söz kullanıyorlar, ne kadar doğru.. Ben ne haldeyim biliyor musun yerine şu an ne kadar zor şartlarda olduğunu anlıyorum demek karşı tarafı oldukça rahatlatıyor. Anlaşılmanın içimize kattığı huzuru tariflemek çok zor.
Mesafeleri yakın kılmanın bir diğer yöntemi de jestler yapmak. Onun anlayabileceği tarzda ona hitap eden ufak jestler oldukça mutlu ediyor. Burda bir şeyi hatırlatmak istiyorum. Daha önce yazdığım denge isimli makalede erkek kadın arasındaki erotizm-romantizm dengesinin öneminden bahsetmiştim. Bu jestlerde bu dengeye hitap etmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Bir erkek için kalp balonlarla donatılmış çikolata kasesi nasıl ki kadın tarafında olduğu kadar etkili olmuyorsa, bir kadın içinde içinde erotik çağrışımlı baskılar olan bir oyuncak o kadar etkisiz hatta rahatsız edici olabiliyor. Yani demem o ki, kendine ne alınmasını istiyorsan karşı tarafa onu alma, azıcık araştır, romantik taraf başka, erotik taraf başka…
Uzak ilişkilerin en sancılı taraflarından biri de mahrem alanların artık olmayışı. Ama yazıştığınız platform tamamen ikinize ait. Bu alanda mümkün olduğunca açık bir dil kullanın, mahrem içeriklerle donatın. İkinize ait ve kimseyi ilgilendirmeyen bir dünya kurun. Yatak odaları insanların kendini en özel ve güvende hissettikleri mekanlar. Bunun sanal bir şubesi ile bu boşluğu by-pass geçmeye çalışın. Evliliğin olmazsa olmazı mahremiyeti görüşme metodlarınızın arasına saklamayı hafife almayın. Konuşmalarınızda, yazışmalarınızda eşinizin gizli ve sadece size hitap eden benliğini okşamayı ihmal etmeyin. Eskilere ait özel anılarınızı hatırlatın ve ilk fırsatta karşılaştığınızda uygulamak üzere literatürünüze yeni heyecanlar ekleyin ve merak duygusunu kaşıyarak bunları birbirinizle paylaşın.

Güven arada mesafe olduğu zamanlar en zor tahsis edilen ve korunan duygumuz. Günlük hayatınızda şüpheye mahal verdirmeyin. Bu duyguyu sarsmamak için yaptıklarınızdan haberdar edin, rahatsız olma ihtimali olan durumlarla karşılaştığınızda bunu başka kanallardan duyma ihtimali olduğunu unutmadan mutlaka paylaşın. Eşinizi denetlemeye çalışmayın, zira bu denetimi yapamayacağınızı bilmek sizi daha büyük bir boşluğa itecek ve karşı tarafı daha yaşanamaz bir hayata sürüklediğinizi farkedemeyeceksiniz. Ona güvendiğinizi söylemeyin ama bunu hissettirin. Söylemlerinizden daha önemlisi eylemleriniz. Hele ki bu ikisinin ters düştüğü durumlarda eylemleriniz daha çok göze batacak, farkedeceksiniz.
Oyunu kurallarına göre oynadığınızda göreceksiniz ki mesafeler engel değil sadece ilişkilerdeki varyasyonlar ve güzel tecrübeler. Geçenlerde gördüğüm bir sözle yazıyı noktalayalım, “ birini gerçekten sevdiğinizde onun yaşı, aradaki mesafeler, boyu, kilosu sadece lanet birer sayıdır.” Sayıları bırakın, sevdiğinize odaklanın… Şimdilik sağlıcakla kalın…
Kızılötesi, iletişim alanında kısa mesafelerde veri aktarmak için kullanılan bir teknoloji. Bu şarkıyı duyduğum zaman mesafenin kısa olma şartı doğru mu diye düşündüm. Sadece ben değil, Kenan Doğulu da düşünmüş ki “Engel mi mesafeler aşk yoluna” diye sorma gereği duymuş. Önce ikili ilişkilerimizde kullanabileceğimiz iletişim metodlarını hayatımıza giriş sırasına göre hatırlatmak istedim.
Mektubun şöyle bir dezavantajı var, duyguların iletilmesi gerçek zamanlı değil. Gerçi bu bazen avantaj da olabiliyor. Çok sinirlendiğiniz bir şeyi anlatmaya çalışırken karşı tarafın bunu gayet sakin bir şekilde okuyacağını unutmamanız gerekiyor. Onun cevabı elinize geçtiğinde o ilk sinirinizden eser kalmamış oluyor. Ayrıca mektup size
Sonra telefon girdi hayatımıza… Önce yazdırmalı dönem ki bu dönemin sevgililer arası iletişimindeki fayda ve zararları ile ilgili kullanıcı tecrübem yok. Sonrasında kişiselleşmiş (haneselleşmiş daha doğru olabilir) kullanım ile birlikte her ev bu teknoloji harikasından nasibini almaya başladı. Telefon ile uzun sohbetler ve günlük ulaşıma olanak sağlayan bir iletişim girdi hayatımıza. Duygu aktarımında tahmin yöntemi başladı. “Sesin kötü geliyor, hayırdır hasta mısın?” ya da “kesin sende bir şey var tutuk konuşuyorsun” gibi yüzlerce örneği yaşamışsınızdır. Artık duyguları naklederken arada zaman yoktu. Yalnızca sesin nakline müsaade olduğu için duyguların tahminleri sesin o anki durumuyla ilişkilendirilmeye çalışılıyordu. Ki hoş, bu metod hala anneler arasında sıklıkla kullanılıyor.
Cep telefonları ve internet benzer zamanlarda yerini aldı ikili, mesafeli iletişimimizde… Cep transfer vardı hatırlayanlarınız bilir, gece belli bir saatten sonrası beleş olan. Ne ilişkiler heba olup gitti o kadar uzun telefon görüşmelerine alışık olmayan bünyelerimizde. Konu bulmakta zorlandıkça “ben zaten nefesini dinliyorum” erotik bahanesinin yanında uyuyakalmalar, telefonu kenara bırakıp kitap okumalar ve daha niceleri… Öyle demeyin iletişim ciddi bir maliyetti. Çaldırmanın “aklımdasın” anlamına geldiği yıllardan bahsediyorum. 99 cevapsız aramanın ekranda göründüğü andaki tarifsiz kalp atışları. Başınıza neler geleceğini anladığınız zamanlar. Bu cep transfer olayı devrim niteliğindeydi. Kısa mesaj tarifelerinin ucuzlaması ile çok sevdik gün içinde kendimizi hatırlatmayı. 160 karakterle sınırlı trip atmalar. Hatta 160 karaktere sığamayıp, BoşlukKullanmadanYazmalar, sssz hrf ykmş gb dvrnmlr. Veee yanlışlıkla atılan mesajlar. Aksi gibi rehberde ilk sırada “Abim” olur. Siz düşünün gerisini artık. Doğru kişiye atılan yanlış mesajlar da var tabi. Bir arkadaşım uzaktaki sevdiceğine “kokunu çok özledim” yerine “kukunu çok özledim” yazıp gönderdi diye kriz yönetmek zorunda kalmıştı.
İnternet sohbetleri önce IRC sohbet odaları ile girdi hayatımıza. “Özele gel” mesajı ile başlayan ya da var olan ilişkideki iki kişinin kendine iletişebilecekleri sanal mekan bulması sistemi üzerine kuruluydu bu sohbetler. Nickname ile orda tanıştık, hatırlarsınız yazının başında dediğim gibi biz ona yazılı metinlerde mahlas diyorduk… Sonrasında kişiselleşmiş numaralar ile ICQ ardından görüntülü görüşme ve MSN birbiri ardına hayatımızda yerlerini aldı.
Bu kadar kalabalığa ihtiyacımız var mı tartışılır. Örneğin ilkokul arkadaşın, hayatının bir evresinde var oldu ve sen onu tekrar bulana kadar uzun bir süre meşguliyetlerin arasında yer almadı. Artık onun evlilik yıldönümünde eşine aldığı hediyeyi paylaştığı iletinin altına, sen de kutlama cümleleri yazma gereği duyuyorsun. Aynı şekilde nerde tanıştığını bile unuttuğun yüzlerce insan, doğumgününde senin için çok önemli olanlar ile aynı sıraya girip, duvarında kutlama mesajları oluşturuyor. Aslında çok da farkında olmadan çok da işlevsel olmayan bir trafiğin içinde bulduk kendimizi. Bundan daha önemlisi ikili iletişimimizi kitleler önünde yapma geleneği başladı. Aynı evde yaşayan çiftler birbirilerini ne kadar çok sevdiklerini, birbirilerinin duvarları üzerinden söyleme gereği duyar oldu.
Ve sonra iletişim alışkanlıklarımızı altüst eden akıllı telefonlar hayatımızdaki vazgeçilmez yerlerini aldı. Whats-app diye bir şey hayatımıza girdi ki sormayın. İletişimdeki en büyük bahanemizi, bundan da daha önemlisi en büyük tesellimizi elimizden aldı. Yoksayılmışlığın dehlizlerinde yapayalnız bıraktı bizi. Telefonla aradığımızda telefon açılmayınca evde yoktur diyorduk. Cep telefonları çıkınca duymamıştır, arkadan mesaj attık dönmediyse görmemiştir. Ama bu whats-app denilen amca dedi ki ilk tık sen gönderdin.. ikinci tık.. ona ulaştı.. veeee mavi iki tık. Okudu ama seni yeterince önemsemiyor. Yoksa dönerdi. Ve artık günümüzde hatrı sayılır bir tripleşme malzemesi oldu bu mavi tık. Gerçi artık kapatılabiliyormuş ama eminim siz de herkes kadar kapatabilme konusunda cesursunuzdur.